iyasetin Perde Arkası: Lobicilik, Türkiye’de Neden Tabu,
ABD’de Neden Meslek?
Lobicilik, en basit tanımıyla, belirli kişi veya grupların çıkarlarını korumak amacıyla hükümetlerin karar alma süreçlerini etkileme çabasıdır. Bu faaliyet, Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) ve Türkiye’de iki farklı dünya gibi yaşanmaktadır: Biri yasal, şeffaf ve dev bir endüstriyken; diğeri gayriresmî, kapalı kapılar ardında ve genellikle olumsuz bir algıyla anılır.
Amerika Birleşik Devletleri: Lobiciliğin Anavatanı
ABD’de lobicilik, 20. yüzyılın başlarından itibaren kurumsallaşmış ve Anayasa’da güvence altına alınan ifade özgürlüğü ve dilekçe hakkı temelinde meşru bir zemine oturmuştur. Bireylerin ve grupların hükümete taleplerini iletmesi, demokrasinin doğal bir parçası olarak kabul edilir.
1920’lerde yaşanan Teapot Dome petrol rüşveti gibi büyük yolsuzluk skandalları lobiciliğin adını lekelemiş olsa da, bu durum sektörü düzenleme ihtiyacını doğurmuştur. 1946 yılında çıkarılan Federal Regulation of Lobbying Act, lobicilerin Kongre’de kayıt yaptırmasını zorunlu kılarak şeffaflık yolunda atılan ilk ciddi adım oldu. O günden bu yana ABD’de lobicilik, yasal çerçevesi sürekli geliştirilen dev bir endüstriye dönüştü.
Bugün Washington D.C.’deki K Street civarında konuşlanmış binlerce lobicilik firması ve on binlerce profesyonel lobici, yasama ve yürütme organlarını etkilemek için faaliyet göstermektedir. Bu profesyoneller; hukukçular, eski milletvekilleri, emekli bürokratlar ve iletişim uzmanları gibi çeşitli alanlardan gelir. Birçoğu, kamu görevlerinden özel sektöre “dönen kapı” (revolving door) mekanizmasıyla geçerek bağlantılarını ve içeriden bildiklerini kullanır. Hatta eski Senato çoğunluk lideri Tom Daschle gibi bazı etkili isimlerin, resmen kayıtlı olmadan lobi faaliyeti yürütmesiyle ortaya çıkan yasal boşluğa “Daschle Açığı” adı verilmiştir.
ABD’de lobicilik, bir yandan karar alma süreçlerine bilgi ve uzmanlık sağlarken, diğer yandan para ve ayrıcalığın siyasi güce dönüşmesi nedeniyle sürekli tartışmaların odağında yer alır.
Türkiye: Tanımsız ve Gayriresmî Bir Alan
Türkiye’de ise “lobi” kavramı, uzun yıllar boyunca yerleşik ve yasal bir faaliyet olarak görülmemiştir. Cumhuriyetin ilk yıllarındaki tek parti yönetimi ve sivil toplum faaliyetlerini kısıtlayan Takrir-i Sükûn Kanunu gibi düzenlemeler, çıkar gruplarının politika üzerindeki etkisini sınırlamıştır.
1946’da çok partili hayata geçişle birlikte sendikalar, meslek odaları ve iş insanı dernekleri yeniden güçlenmeye başlasa da, Türkiye’de lobicilik bugün dahi hukuken tanımlanmış bir meslek değildir. Ne TBMM’de bir kayıt sistemi vardır ne de lobiciliği düzenleyen özel bir yasa. OECD gibi uluslararası kurumların şeffaflık tavsiyelerine rağmen bu alanda somut bir adım atılmamıştır.
Bu yasal boşluk, çıkar gruplarının etkinliklerini genellikle daha gizli ve kişisel ilişkiler üzerinden yürütmesine yol açmıştır. Akademik çalışmalar, Türkiye’de lobiciliğin büyük holdinglerin Ankara temsilcilikleri, üst düzey yöneticiler veya karar vericilere yakın çevreler aracılığıyla gayriresmî şekilde yapıldığını göstermektedir.
Halk arasında ise lobicilik faaliyetleri çoğunlukla “iş bitiricilik” veya “ihale takipçiliği” gibi ifadelerle anılır ve rüşvet, kayırmacılık gibi olumsuz kavramlarla eş tutulur. Bu nedenle Türkiye’de birinin kendisine “lobiciyim” demesi pek rastlanır bir durum değildir. Hatta siyasetçiler, ekonomik veya siyasi kriz anlarında suçu belirsiz bir “faiz lobisi” gibi hayali aktörlere atarak kavramın olumsuz algısını pekiştirirler.
Özetle, ABD’de lobicilik yasal, açık ve profesyonel bir etkinlikken; Türkiye’de resmiyette yok sayılan, perde arkasında ve “adam ayarlama” biçiminde ilerleyen bir olgudur. Ancak her iki ülkede de nihai motivasyon ortaktır: Çıkar grupları, kendi amaçlarına uygun politik kararlar aldırmak isterler.
Ekonomik Boyut: Milyar Dolarlar ve Ölçülemeyen Nüfuz
ABD: Rakamlarla Konuşan Bir Endüstri
Lobiciliğin ekonomik hacmi ABD’de dudak uçuklatan seviyelerdedir. Federal düzeyde kayıtlı lobiciler tarafından harcanan para her yıl rekor kırmaktadır:
- 2022: 4,11 milyar dolar
- 2023: 4,27 milyar dolar
- 2024: 4,44 milyar dolar
Washington’da faaliyet gösteren yaklaşık 13.000 kayıtlı lobici, 535 üyeli Kongre’de her bir milletvekili başına ortalama 24 lobi uzmanı düştüğü anlamına gelir. Lobiciliğe en çok para akıtan sektör ise açık ara ilaç ve sağlık ürünleridir. Bu sektörü teknoloji, finans ve enerji gibi devler takip eder.
En çok harcama yapan kuruluşlar arasında ise Amerikan Ticaret Odası (US Chamber of Commerce) gibi devasa yapılar bulunur. Kısacası ABD’de lobicilik, binlerce şirketin ve örgütün bütçelerinde önemli bir yer tutan, milyarlarca dolarlık devasa bir sektördür.
Türkiye: Kayıt Dışı ve Tahmine Dayalı Bir Ekonomi
Türkiye’de lobiciliğin ekonomik boyutunu somut rakamlarla ölçmek neredeyse imkânsızdır. Çünkü ne bir kayıt sistemi ne de düzenli bir raporlama mevcuttur. Profesyonel “hükümetle ilişkiler danışmanlığı” yapan firma sayısı bir elin parmaklarını geçmez ve bu uzmanlar kendilerini “lobici” yerine “stratejik iletişim danışmanı” olarak tanımlar.
Türkiye’deki lobi harcamaları daha çok dolaylı kalemler üzerinden gerçekleşir:
- Büyük şirketlerin Ankara’da bulundurduğu temsilcilikler.
- İş dünyası derneklerinin düzenlediği etkinlikler ve hazırladığı raporlar.
- Önemli projeler için danışman olarak istihdam edilen eski politikacılar veya bürokratlar.
Tüm bu faaliyetlere harcanan meblağın, ABD’nin yanında devede kulak kaldığı tahmin edilmektedir. Ancak Türkiye’de etkinlik, her zaman parayla ölçülmez. Kişisel nüfuz, paradan daha etkili bir sermaye olabilir. Güçlü bir müteahhit grubunun Ankara’daki ilişkileri sayesinde milyarlarca liralık bir kamu ihalesi alması, ABD’de aynı sonucu elde etmek için harcanacak milyonlarca dolarlık lobi bütçesinden çok daha düşük bir maliyetle gerçekleşebilir.
Aşağıdaki tablo, iki ülke arasındaki devasa farkı özetlemektedir:
| Göstergeler (2024) | Amerika Birleşik Devletleri | Türkiye |
| Yıllık Lobi Harcaması | $4,4 milyar (federal düzey) | Belirsiz (Tahminen ABD’nin binde biri) |
| Kayıtlı Lobici Sayısı | ~13.000 kişi | Kayıt sistemi yok (Fiilen birkaç yüz kişi) |
| En Büyük Harcama Yapan Sektör | İlaç/Sağlık ($380 milyon/yıl) | Resmî veri yok |
| En Büyük Harcama Yapan Kuruluş | ABD Ticaret Odası (~$70 milyon) | TÜSİAD (Doğrudan lobi harcaması yok) |
| Mevzuat | Kapsamlı yasalar ve şeffaflık yükümlülüğü | Özel lobi mevzuatı yok |
Teknolojik Kullanım: Yapay Zekâ ve Ahbap-Çavuş İlişkileri
ABD: Veriye Dayalı ve Sofistike Stratejiler
Dijital çağ, ABD’deki lobicilik mesleğini kökten dönüştürmüştür. Lobi firmaları artık büyük veri analitiği ve yapay zekâ destekli öngörü modelleri kullanarak milletvekillerinin oy verme eğilimlerini, seçmen davranışlarını ve toplumsal trendleri analiz etmektedir. Bu sayede, kararsız vekilleri hedef alan özel ikna stratejileri geliştirilebilmektedir.
Diğer dijital araçlar ise şunlardır:
- Hedefli Reklam Kampanyaları: Sosyal medya üzerinden belirli seçmen gruplarına yönelik yapay bir halk desteği algısı (astroturfing) yaratma.
- Otomatik Mesajlaşma: Milyonlarca seçmeni, kendi milletvekillerine baskı yapmaya teşvik eden e-posta ve SMS kampanyaları.
- Yapay Zekâ Sohbet Botları: Bir örgütün politik duruşunu vatandaşlara sohbet eder gibi anlatarak online destek toplama.
Kısacası, ABD’de lobicilik dijital pazarlama ile siyasi stratejinin kesişiminde, son teknolojileri kullanan sofistike bir uğraş haline gelmiştir.
Türkiye: Geleneksel Yöntemler ve Dijitalin Keşfi
Türkiye’de ise teknoloji kullanımı oldukça sınırlıdır ve lobi faaliyetleri ağırlıklı olarak geleneksel yöntemlerle yürütülür: yüz yüze görüşmeler, telefon trafiği ve kişisel network. Bir iş insanı derneği, talebini iletmek için ilgili bakandan doğrudan randevu almaya çalışır ve bu süreçte genellikle “ahbap-çavuş ilişkileri” devreye girer.
Bununla birlikte, son yıllarda sosyal medyanın gücü Türkiye’de de keşfedilmeye başlanmıştır. Özellikle sivil toplum kuruluşları, Twitter (X) gibi platformlarda gündem oluşturarak milletvekilleri üzerinde dolaylı bir baskı yaratmaya çalışmaktadır. Ancak kurumsal aktörler (şirketler, iş dernekleri vb.), siyasi kutuplaşmadan çekindikleri için sosyal medyayı doğrudan bir lobi aracı olarak kullanmaktan kaçınırlar.
Yine de, önemli yasal düzenlemeler öncesinde popüler sosyal medya hesapları veya YouTuber’lar aracılığıyla kamuoyu algısını etkileme girişimleri olduğu bilinmektedir. Ancak genel olarak Türkiye’de teknoloji henüz yardımcı bir unsurdur; esas belirleyici olan insani ilişkilerdir.
Yasal Olmayan / Gizli Lobicilik: Gölgenin Gücü
Hem ABD’de hem de Türkiye’de resmi faaliyetlerin yanı sıra bir de denetim dışında kalan bir “gölge lobicilik” boyutu bulunur.
Türkiye: Lobiciliğin Neredeyse Tamamı Gölgede
Türkiye’de yasal bir tanım olmadığı için, lobicilik faaliyetlerinin büyük bir bölümü zaten gayriresmî ve gizli kanallardan yürür. TÜSİAD ve MÜSİAD gibi büyük iş insanları dernekleri, raporlar yayımlayarak, medya aracılığıyla gündem oluşturarak ve perde arkasında karar vericilere telkinlerde bulunarak dolaylı lobi yaparlar.
Diğer gizli lobi unsurları şunlardır:
- Medya Kontrolü: Belirli holdinglere ait medya kuruluşlarının, sahiplerinin çıkarları doğrultusunda yayın yaparak kamuoyunu şekillendirmesi.
- Gayriresmî Ağlar: Hemşehrilik, akrabalık, okul arkadaşlığı ve hatta cemaat ilişkileri üzerinden kurulan ağların karar süreçlerini etkilemesi.
Bu şeffaf olmayan yapı, meşru baskı grubu faaliyeti ile yolsuzluk/rüşvet arasındaki çizgiyi bulanıklaştırır. Halkın lobiciliği olumsuz görmesinin temel nedeni de budur.
ABD: Yasanın Etrafından Dolaşmak
ABD’de lobicilik yasal olsa da, sıkı etik kurallarından kaçmak isteyenler için “gölge lobicilik” giderek büyüyen bir alandır. Kayıt yaptırmak istemeyen etkili kişiler, kendilerini “danışman” veya “stratejist” olarak konumlandırarak yasanın boşluklarından yararlanır.
Bu alandaki temel aktörler:
- Kayıtsız “Danışmanlar”: Tom Daschle örneğinde olduğu gibi, resmen lobici olmadan müşterilerini en üst düzey karar vericilerle buluşturan eski politikacılar.
- Düşünce Kuruluşları (Think Tanks): Şirketlerden veya yabancı hükümetlerden milyonlarca dolar bağış alarak, onların ajandası doğrultusunda raporlar hazırlayan ve Kongre’yi etkileyen sözde bağımsız kuruluşlar.
- “Strateji” Şirketleri: Eski üst düzey bürokratları istihdam ederek, müşterileri adına kapalı kapılar ardında görüşmeler ayarlayan ve kendilerini lobi firması olarak tanıtmayan yapılar.
Her iki ülkedeki gizli lobicilik de demokrasi için bir tehdittir. Türkiye’de yolsuzluğa açık bir ortam yaratırken, ABD’de şeffaflığı baltalayarak vatandaşların politik süreçler üzerindeki gerçek etki sahiplerini bilmesini engeller.
Zaman Çizgisi ve Dönüm Noktaları
ABD’de Lobiciliğin Evrimi (1925 – Günümüz)
- 1946 – İlk Yasa: Federal Regulation of Lobbying Act ile ilk kez kayıt zorunluluğu getirildi.
- 1960’lar – Sivil Yükseliş: Sivil haklar, çevre ve tüketici hakları grupları da lobiciliği etkin bir şekilde kullanmaya başladı.
- 1970’ler – K Street’in Doğuşu: Washington D.C.’de lobi firmaları mantar gibi çoğaldı.
- 1995 – Modern Dönem: Lobbying Disclosure Act (LDA), tanımı genişleterek ve şeffaflığı artırarak bugünkü sistemin temelini attı.
- 2007 – Etik Kurallar: Jack Abramoff skandalı sonrası çıkarılan Honest Leadership and Open Government Act (HLOGA), hediye ve rüşveti engellemeye yönelik sert kurallar getirdi.
- 2010’lar – Gölge Lobiciliğin Yükselişi: Sıkı kurallar, bazı faaliyetlerin kayıt dışına kaymasına neden oldu.
- 2020’ler – Teknoloji Devlerinin Hakimiyeti: Teknoloji şirketleri, lobi harcamalarında geleneksel sektörleri geride bırakarak rekorlar kırdı. Yapay zekâ düzenlemeleri yeni bir lobi alanı yarattı.
Türkiye’de Lobiciliğin Evrimi (1925 – Günümüz)
- 1925-1946 – Baskı Dönemi: Tek parti yönetimi altında sivil toplum ve baskı grupları neredeyse yoktu.
- 1961 – Anayasal Uyanış: 1961 Anayasası’nın getirdiği özgürlükçü ortamda sendikalar ve meslek odaları güçlendi.
- 1971 – TÜSİAD’ın Kuruluşu: Modern anlamda ilk kurumsal baskı grubu olan TÜSİAD, raporları ve açıklamalarıyla hükümet politikalarını etkilemeye başladı.
- 1980 – Darbe ve Sessizlik: 12 Eylül darbesi, tüm sivil toplum faaliyetlerini durdurarak baskı gruplarına ağır bir darbe vurdu.
- 1990’lar – Yeniden Canlanma ve Kirlenme: MÜSİAD gibi yeni aktörler sahneye çıktı, ancak “arka kapı lobiciliği” ve yolsuzluk iddiaları kavramın itibarını zedeledi.
- 2000’ler – AB Süreci ve Yasa Tartışmaları: AB üyelik süreci kapsamında bir lobi yasası tartışıldı ancak rafa kaldırıldı.
- 2010’lar – “Lobi” Kavramının Siyasallaşması: “Faiz lobisi” gibi söylemlerle lobicilik, bir komplo teorisi unsuru haline geldi.
- 2020’ler – Merkezileşme ve Dijitalleşme Potansiyeli: Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile etki arayışları tek bir merkeze yöneldi. Sosyal medya, yeni ve dolaylı bir lobi alanı olarak ortaya çıkmaya başladı.
Sonuç: Şeffaf Bir Sistem mi, Gizli Bir Oyun mu?
ABD ve Türkiye karşılaştırması, lobicilik olgusunun iki zıt yüzünü ortaya koymaktadır.
- ABD’de lobicilik, demokrasinin bir parçası olarak kabul edilmiş, yasal çerçeveye oturtulmuş ve devasa bir endüstriye dönüşmüştür. Sorun, paranın siyasetteki orantısız etkisidir.
- Türkiye’de ise lobicilik, adı konmamış, denetimsiz ve genellikle kişisel nüfuz ağları üzerinden yürüyen bir gölge oyunu gibidir. Sorun, şeffaflık ve hesap verebilirlik eksikliğidir.
Bu analizden çıkarılacak en önemli ders şudur: Lobiciliği yasaklamak veya görmezden gelmek, onu ortadan kaldırmaz; sadece yeraltına iter. Güneş ışığı en iyi dezenfektandır. Faaliyetler şeffaf, kurallı ve halka hesap verebilir olduğunda, demokrasi en azından çıkar çatışmalarını adil bir zemine taşımış olur.
Lobicilik ne tamamen kötücül bir güç ne de ideal bir mekanizmadır. O, çıkarların siyasetteki dilidir. Bu dilin fısıltıyla mı, yoksa herkesin duyacağı bir mikrofonda mı konuşulacağı ise toplumların tercihine kalmıştır.
Kaynaklar
- History of lobbying in the United States – Wikipedia
- Federal Regulation of Lobbying Act of 1946 – Wikipedia
- YÖK Açık Bilim (Tez Arşivi)
- The Shadow Lobbying Complex – Type Investigations
- Kel başa şimşir tarak: OECD’nin lobicilik kanunu önerisi – Ekonomim
- Baskı Grupları ve Lobicilik: ABD ve Türkiye Üzerine Bir İnceleme – TUİÇ Akademi
- Lobbying Statistics and Trends in 2025 – Column
- Big Tech Cozies Up to New Administration After Spending Record Sums on Lobbying Last Year – Issue One
- Top Spenders – OpenSecrets
- Makine Siyaseti: Yapay Zeka ile Siyaset Yeni Şekil Alıyor – Strategic Advisory Services
- ABD, “yabancı etki” ve çıkar unsurlarını yasalarla takip ediyor – Anadolu Ajansı
- Türkiye’nin Kullanamadığı Stratejik Güç; Lobicilik… – TASAM

